10855,15%0,13
36,63% 0,00
40,02% -0,04
3540,12% 0,12
5677,11% 0,00
SALİH MENEKŞE: SİZ ONU "KOMİSER" OLARAK TANIYORSUNUZ
HAMZA YASA: YAZI-YORUM
“Neredesin sen?”
“Telefonumu değiştirdim ama sen yoksun.”
“İstanbul’dayım, bir hafta sonra geleceğim.”
Her akşam tekrar aradı:
“Ne zaman geleceksin?”
"Ramazan’dan önce almam lazım," diyordu.
Nihayet cumartesi günü Edirne’ye döndüm. Hemen aradı:
“Geldin mi?”
Pazartesi görüşmek üzere sözleştik, ama buluşamadık. Salı günü de ben çıkmadım. Çarşamba günü bu kez ben onu aradım.
“Bak, görüşmemiz lazım,” dedi.
“Tamam, geliyorum,” dedim.
Çilingirler Çarşısı’nda buluşmak için sözleştik. Yolda karşılaştık. Sarıldık, öpüştük. Onu görmek beni mutlu etti, beni görmek de onu…
Birlikte Çinliler çarşısı Çeşme aralığındaki banka oturduk. Ona, “Bir dakika, önce Gökalp video çeksin,” dedim. O da kabul etti. Gökalp çekime başladı.
-Komserim-büyük bir heyecanla yeni telefonunu çıkardı. Ona çok yardım eden Fatma’nın fotoğrafı telefonundaydı. “Olmazsa olur mu?” dedi. “O benim Fatmam.”
Paçalarını içine soktuğu çoraplarının rengindeki kırmızı Telefonunu çıkarıp marifetlerini anlatmaya başladı:
“Camiyi de alıyoo!”
“Bütün camiyi mi?” diye sordum.
“Hepsini!” dedi. Bana göstermek için birkaç deneme yaptı.
Sonra konu yaklaşan Ramazan’a geldi:
“Bak, bu cuma değil, bir sonraki cuma sahura kalkalım. Turşu var ama yemek yok. Getirirlerse yeriz.”
Bir an duraksadı, sonra kendine sordu:
“Getirirler mi… Kim getirecek?”
“Sen merak etme, getirirler,” dedim. İçimden, "Kimse getirmezse ben getiririm," diye geçirdim. Ama daha sonra aklıma önce belediye başkanı, sonra vali geldi. "Örnek olur, kimsesizlerin kimsesi varın göstergesi olur," diye düşündüm.
O sırada Gökalp araya girdi:
“Getirirler, komiserim. Sen merak etme.” Gökalp le göz göze geldik Yüzündeki ifadede -kimse getirmezse biz getiririz degilmi abi- der gibiydi.
Edirne’nin meşhur tava ciğerinin tanıtımının fe Edirne’nin gönüllü turizm elçisi rahmetli Ciğerci Bahri Bey, ona adeta bir fahri baba gibi sahip çıkardı... Tıpkı birçok meczuba olduğu gibi… Pandemi döneminde büyük risk alarak her gün ona yemek taşımış, ihtiyaçlarını karşılamıştı. Ramazanlar da ise onu hiç ama hiç yalnız bırakmazdı.
Komiser yine aynı soruyu sorudu.
“Ramazan’da sahurda bana kim yemek getirecek?”
Bu yazıyı paylaşmamın sebebi, sadece Salih Menekşe’nin yeni telefonuna olan sevincini ya da yaklaşan Ramazan’daki kaygısını anlatmak değil… Hepimizin etrafında nice "emanet" insanlar var. Onlara sahip çıkmak, sahurda ya da iftarda bir ihtiyaç sahibine sofra kurmak hepimizin görevi. Bunu bir aracı koymadan, içtenlikle yapmalıyız.
Ramazan, paylaşma ayıdır. Soframıza bir tabak daha fazla koyalım ve biz de meczup komiserimiz gibi nice emanetlere sahip çıkalım.