9018,58%0,81
34,29% 0,09
37,14% 0,11
3065,78% 0,31
5014,14% 0,14
50 yıldır Yediyol ağzında babasından devraldığı manav dükkanında...Hemen yanı başında açılan Edirne’nin en büyük marketlerinden birine rağmen hala manavlık yapıyor. “50 yıldır buradayım öldüğüm zamanda buradan kaldıracakla
SOSYETE MANAVI AYDOĞAN:
Aydoğan Bilgen 1952 Yılında Edirne’nin Küçükpazar semtinde doğdu. 50 yıldır Yediyol ağzında babasından devraldığı manav dükkanında...Hemen yanı başında açılan Edirne’nin en büyük marketlerinden birine rağmen hala manavlık yapıyor. “50 yıldır buradayım öldüğüm zamanda buradan kaldıracaklar beni” diyor Sosyete Manavı Aydoğan... İşini öyle keyifle ve engin engin yapar ki,onu hal’den aldığı meyve ve sebze kasalarını yüklediği bir at arabasının arkasında, Yediyolağzın’daki manav dükkanına giderken görenler, yüzünden etrafa saçılan mutluluğu iliklerine kadar hisseder.
45 yıl önce Müzeyen Bilgen hanımefendiyle evlenmiş... '45 yıllık eviliyim...Ben Muratçalı'nın bir Tek Gülünü, Müzeyen'imi Dağlılardan koparıp aldım' diyor AŞK'la...İnsan dinlerken bitmeyen AŞK'ın namelerini çınlıyor kulaklarında...
Halen Kaleiçindeki evinde ikamet eden Sosyete Manavı Aydoğan Abi, cep telefonu kullanmıyor...'Beni arayan sabit hattan arasın...Yada gelsin burada konuşalım' diyor soranlara.
Sosyete Manavı ismini müşterileri takmış ona... Tavrından,hizmet anlayışından, manavına koyduğu meyve ve sebzelerin kalitesinden ve kendi deyimi ile; “müşterilerimize gösterdiğimiz karşılıklı sevgi saygıdan,yani bizim onlara gösterdiğimiz hizmetin karşılığı, kendilerini memnun etmemizden dolayı bana müşterilerim ‘Sosyete Manvı Aydoğan’ ismini taktılar... Ozamanlar bu marketler yoktu...Edirne halkının yanı sıra bütün protokol bizden alış veriş yapıyordu...Şehirin imarı Binevler tarafına kayınca insanların çoğu o tarafa taşındılar...Buralar pasif kaldı.Biz buradan ayrılamadık, ayrılmadık...Burada kazandığımız Sosyete Manavı Aydoğan isimle burada devam ettik...Devam ediyoruz.Bu isim bana verilen en büyük ödüldür.”
“Alıcı müşteri bellidir...50 yıllık meslek tecrübemle söylüyorum, almayacak müşteriye ne anlatsanız alışveriş yaptıramazsın” diyen Sosyete Manavı Aydadoğan Abi, Edirnemizin yaşayan şehirin yakın tarihçilerinden biridir. Eeee dile kolay tabii ki 50 yıllık piyasa esnafı.Yaşadıklarını, konuştuklarını, gördüklerini, duyduklarını tek tek hatırlıyor.
Sosyete Manavı Aydoğan Abi’nin ne müşterisi bitiyor nede muhabbetcisi ...Hayata eyvallahı yok...Anı yaşıyor doya doya.Bir bakarsınız taburesinde oturmuş gazetesini okuyor...Bir bakarsınız müşterisine hareretle birşeyler anlatıyor...Bir bakarsınız Edirne’nin ileri gelenleri ile ( Belediye Başkanından, Milletvekiline, Bakanından,Ayakkabı boyacasına, Oda Başkanlarından, İşadamlarına,Çiftcisine, Tüçcarına,Esnafından,Gazetecisine kim aklınıza geliyorsa) siyasetten, ticarete,eski Edirne muhabbetlerinden dem vuruyor.
“Hayatım Yediyol ağzında manav olarak geçti.Babam’da burada manavlık yapıyordu, eski mütehaitlerdendi...Onun manavlık mesleğini ben yürütüyorum, babadan kalma bir meslek”derken gözlerinin içi parlıyor Sosyete Manavı Aydoğan abinin.
Orta okulu bitirdikten sonra babasının yanında çalışmaya başlamış...”isteseydim bende memur olurdum...O zamanlar bana gel seni memur yapalım diyen çok oldu ama ben yaşlı babamı yanlız bırakmadım...Birde ben bu mesleği çok sevdim.” Diyor gözlerinin içi gülerek. Vee başlıyor anlatmaya:
Ozamanlar Edirne’de 500- 600 tane bahçe vardı Karaağaçta... Bu nedemek biliyormusun sen? Tabi böyle minübüsler, pikaplar yok...Bize ‘at arabaları ile mal getirirlerdi...At arabaların kuyruğu nereye kadar dı biliyormusun? Değirmene kadar...Birinci köprüye kadar kuyruk olurdu... Eskiden mesela fasulye zamanı, her gece 3 araba (kamyon demek istiyor) yeşil fasulye giderdi Karaağaçtan. Çarliston biberi aynen öyle...Kiraz aynen böyle... 4- 5 araba istanbula kiraz giderdi. Pazarlar hariç...Artık bitti öldü onlar...O bahçecilikler artık bitti...Zaten yeni nesil bunları yapmıyor...Şuanda adam bulamazsın çalıştırmaya... Kirazın nasıl toplanacağını bilen kalmadı...Elmayı nasıl toplayacak kimse bilemiyor artık...Yeni nesil bunları öğrenmiyor. Birkaç kişi var eski nesilden, onlarda çok az kaldı.Bahçeciliği yapa bilmen için ekibi olması lazım...Sen Muşmula yetiştiriyorsun nasıl toplanacağını kimse bilmiyor artık... ( o arada kalkıp bize bir paket muşmula açıyor...Biz Muşmulaları yerken 50 yıl öncesine dönüyor, zamanda yolculuk yapıyor adeta...Anlatmıyor yaşıyor Sosyete Manavı Aydoğan)
En iyi meyvalık ziraatın meyvalığıydı...Dört kaya bağlığı vardıki en iyi bağlar oradaydı...TOKİ’nin oralar da(eski TOKİ) yetişen üzümün tadını hiç bir yerde bulamazsın...Oralar bir numaralı bağlardı...Herkes cumartesi, pazar Talikalarla oraya giderdi...Öyle deniz, meniz yoktu, insanlar oralarda hem çalışır hem eğlenirlerdi...Nasıl diyorsun piknik yaparlardı. Bağcılık deyip geçme...Kazması var, budaması var, toplaması var... Küçükpazarda Hakkılar, Şükrüler bunların işiydi bağcılık...Şimdi bütün bağlar ev oldu.Diyor biraz hüzünlü...
Laftan lafa geçiyor...Dedim ya anlatmıyor yaşıyor! Ben dördüncü muşmulayı tam ağzıma attarken, “bu muşmulanın hikayesini biliyormusun” diye sordu (sanki hampayı buldun götürüyorsuni der gibi) ve başladı anlatmaya: Olgunlaştıkca kilo alır bu muşmula, hiçbir meyveye benzemez...Üç ismi vardır ve birde hikayesi...Anlatayım mı sana? Manavın önünden ihtiyar biri gecerken satıcı; Muşmula abi muşmula abi diye seslenir...Genç bıyığı yeni çıkmaya başlayan biri gecerken de, Beş bıyık abi, Beş bıyık abi diye...Güzel bir madam geçerken de; Döngel abla, Döngel abla, Döngel abla diye hitap eder... Kahkahalarla gülüşüyoruz...
Bağcılar ayvayı, emayı, armudu, üzümü toplarlar koyarlar kenara, depoya...Kolu komşuya dağıtırlar...O zamanlar öyleydi para etmezdi böyle şeyler be...Eşe dosta verilirdi..Mesela ‘yer elması’ bahcelerde çıkardı...Ama şimdi labada değil, ısırgan çıkar, herşey para...O zamanlar komşuluk vardı...Sofralar besmeleyle kurulur şükür dualarıyla toplanırdı...Şimdi nerede...Mesela ben güzel kıyafetli gercek bir beyefendi olarak Vatandaş Gazetesinin kurucusu ve o zamanki sahibi Kemal abiyi tanırım...Sen tanırmısın onu? (Kemal Özer İpsalalıdır tanırım tabi...) Abi bir giyinişi var elinde fotör, olmaz öyle, aza beyefendi...Altın dişli Hasan Alipaşa da biliyormusun? Eski alır eski satardı... Romanlardan...Giyinmesi o biçim yani...PTT’den emekli Ali abi... O insanlar, o günki insanlar asil insanlardı...Şimdi insanlar pijama ile sokağa çıkıyorlar.
'Bu meyva , sebze işinin ilk ihracatcılarındanım ben' diye başladığı yeni sohbeti,müşterişleri gelince yarım kaldı...Sohbetimize yeni bir Muşmula paketi açsın diye ara verip ayrıldık yanından Sosyete Manavı Aydoğan abinin...
Kulaklarımızda hala '45 yıllık eviliyim..Ben Muratçalı'nın bir Tek Gülünü, Müzeyen'imi Dağlılardan koparıp aldım' sözü ve bunları söylerken (aklımızdan hiç çıkmayan) gözündeki AŞK pırıltıları vardı.